Düşük Nedir?
- gebelik haftası öncesinde fetüs ve eklerinin vücuttan herhangi bir nedenle atılması olayına düşük denir.
Düşük türleri oldukça farklıdır:
- Anembryonik gebelik: Gebelik kesesinin gelişip ancak içinde fetüsün gelişmediği durumdur.
- Düşük tehdidi: 20. gebelik haftasından önce vajinal kanamanın oluşmasıdır. Tüm gebeliklerin %30–40’ında görülür.
- Engellenemeyen düşük: Kanama miktarının artması, rahim ağzının incelip açılması ancak henüz gebelik materyalinin atılmamış olmasıdır. Bu dönemde çoğu hastada şiddeti artan kramp tarzı ağrı olur.
- Tamamlanmamış düşük: Gebelik ürünlerinin kısmen atıldığı durumdur.
- Tamamlanmış düşük: Gebelik ürünlerinin tamamının rahimden atıldığı durumdur.
- Missed abortus: Anne karnında fetüsün öldüğü durumlar.
- Tekrarlayan düşük: İkiden fazla düşük olmasıdır.
Düşük Nedenleri
Bilinen gebeliklerin %15–20’si kendiliğinden düşükle sonlanır. Çok erken dönemde gebeliklerin sadece gebelik hormonunun (B HCG) kanda ölçülmesiyle tespit edildiği durumlarda, düşük oranının %40’a kadar çıktığı bilinmektedir.
Tüm düşüklerin %80’i ilk üç ayda görülür. Bu dönemdeki düşüklerin yaklaşık %50’sinde kromozom anormallikleri sorumludur. Trizomi olarak adlandırılan, kromozom sayısının normalden bir fazla olduğu durumlar (Trizomi 13, 16, 18, 21, 22) ve Monozomi X (Turner sendromu) gibi durumlar düşük oranını ciddi derecede artırmaktadır.
Doğum sayısının fazla olması, ileri anne ve baba yaşı, son doğumdan 3 ay içinde yeniden gebe kalınması düşük riskini yükseltir. Anneye bağlı diğer düşük nedenleri arasında:
- Enfeksiyonlar
- Kontrolsüz sistemik hastalıklar (endokrin bozukluklar: kontrolsüz tiroit ve şeker hastalığı, konnektif doku hastalıkları: sistemik lupus, skleroderma, böbrek hastalıkları)
- İlaç, sigara, alkol, diğer zararlı madde alışkanlıkları
- Aşırı kafein tüketimi
- Radyasyon maruziyeti
Rahim içi yapışıklıklar, şekil bozuklukları ve rahim ağzı yetersizlikleri de düşüğe yol açabilmektedir.
İki veya daha fazla düşük durumunda tekrarlayan düşüklerden söz edilir. Bu grupta trombofili (kanda pıhtılaşma bozuklukları) ve bağışıklık sistemi kaynaklı sorunlar etkili olmaktadır.
Düşükten Korunma
Sağlıklı bir gebeliğin devamı için düzenli gebelik takibi çok önemlidir. Gebelik saptandığı andan itibaren sık ve yakın tıbbi izlem yapılmalıdır.
Önceki düşüğün nedeni biliniyorsa, buna yönelik önlemler mutlaka alınmalıdır. Örneğin:
- Şeker hastası bir gebede kan şekerinin sıkı kontrolü
- Kontrolsüz tiroit ya da böbrek hastalıklarının gebelik öncesi tedavisi
Bu yöntemler düşük riskini tamamen ortadan kaldırmasa da minimuma indirir.
Özellikle tekrarlayan düşüklerde anne ve babanın kan kromozom analizi, pıhtılaşma faktörleri testleri, düşük materyali ve plasentanın patolojik incelenmesi bu konuda deneyimli patologlar tarafından yapılmalıdır. Bu detaylı incelemeler, sebebi açıklanamayan birçok sorunun ortaya çıkarılmasına yardımcı olmaktadır.
Düşük Drumunda Destek Alınacak Durumlar
Genelde çiftler, özellikle anne adayları, gebeliğin kötü gittiği anlaşıldığında ya da düşük gerçekleştiğinde yoğun üzüntü ve suçluluk hissederler.
Bu aşamada doktorun uygun yaklaşımı ve psikolojik destek sunması çok önemlidir. Hastalara ve eşlerine, tıbbi detayların yanı sıra gelecekte sağlıklı gebelik şansları hakkında güven verici bilgiler aktarılmalıdır.
Gerekli tetkikler ve patolojik incelemeler tamamlandıktan sonra çiftlerin düşükten 4–6 hafta sonra tekrar görüşmeye gelmesi, bulguların bilimsel temelde uygun ortamda değerlendirilmesi önerilir.
Ülkemizde sağlıklı bir gebeliğin sürdürülmesi, anne adayının gebelik öncesi danışmanlık ve prenatal bakımını yeterli almasıyla doğru orantılıdır. Ülkemizde pek çok merkezin dünya standartlarında hizmet vermesi gurur vericidir; ancak ne yazık ki önemli bir kitle bu imkânlara ulaşamamaktadır. Bu durum ebeveynlerin sosyo-kültürel ve ekonomik koşulları ile ülke genelindeki sağlık hizmetlerinin dağılımına bağlı olarak şekillenmektedir.
Yüksek riskli gebelikler, moleküler biyoloji ve tıbbi genetik uzmanlarımız desteğiyle özellikle tekrarlayan düşük ve erken doğumlarda rol oynayabilen çok sayıda hassas pıhtılaşma faktörü ve bunları kontrol eden spesifik gen bölgelerini saptayabiliyoruz.
Uyguladığımız paneller, dünyada yalnızca sayılı araştırma merkezinde kullanılabilen bazı testleri de içermektedir. Bu testler ile birlikte ABD ile koordine yürüttüğümüz çalışmalar sayesinde plasentanın detaylı patolojik değerlendirilmesi yapılabilmekte, böylece son derece kapsamlı araştırma olanağı sunulmaktadır.
 
															